Merhabalar,
Christopher Nolan ve kardeşi Jonathan Nolan’nın 2006’dan beri üzerinde
çalıştığı Interstellar’ı izledik.
Filme başlamadan önce Christopher Nolan’ı çok sevmediğimi, bunda Batman’i
sevmememin büyük bir etkisi olduğunu söylemek istiyorum. Fakat Nolan’ın
Memento, Imsomnia, The Prestige, Inception ve şimdi fe Interstellar gibi tabiri
caizse “mind fuck” filmler sineması üzerine en başarılı isim olduğunu da
söylemeden geçemem.
Batman serisini dışarıda tutarsak, çektiği bütün filmleri anlayabilmek için
çaba sarf etmemiz gerekiyor. Bu da izleyiciyi filmin bir parçası haline
getiriyor. Her filminin farklı bir teori üzerinden şekillenmesi ve filmlerinin
gerçek anlamda bilime ve kurgu’ya dayanması Nolan’ı bilimkurgu sinemasının
ustası yapıyor şüphesiz bir biçimde.
Film ülkemizde 7 Kasım’da vizyona girdi, neredeyse bir ay önce, ve hala sinema
salonları ağzına kadar dolu. Film Açılış haftasında sadece Amerika’da 50 Milyon
$ hasılat etti.
Filmin müziklerini Hans Zimmer yapmış ve müzikler gerçekten muhteşem.
Yazının devamı filmi izlemeyenler için spoiler içerebilir.
Günümüzde artık efekt yapmak o kadar kolay ki, tamamen yeşil bir odada dünyanın
en fantastik filmini çekebilir, evinizdeki bilgisayarınızda koltuğunuzu kavaya
uçurabilir, kendinizi maviye boyayıp Avatar çekebilirsiniz. Dolayısıyıla filmin
efektleri şöyleydi böyleydi gibi bir yoruma girmek artık gereksiz sayılabilir.
Onun yerine filmdeki başka detaylara değinmek istiyorum.
Interstellar’ın gerçek anlamda çok beğendiğim bir kaç yönü var. Filmin
başındaki uzay sahnelerinde filmin aşırı sessiz olmasını düşünüp “Neden
soundtrack koymamışlar acaba?” diye sordum kendime. Akabinde aklıma geldi ki,
uzayda ses iletilmez. Bunu izleyiciye yanstımak için de sessiz görüntü yapılabilecek
en iyi şey. Öte yandan benzer durumun finale yakın bir kaç patlama sahnesinde
de yapılması gerçekten çok hoşuma gitti. Bu sayede yapımın kalitesi ket be kat
artmış.
Filmde bilimsel bir çok teori çok rahatlıkla açıklanmış izleyiciye, solucan deliği
ve izafiyet teorisi bunlardan bazıları. Interstellar’ın bilim kısmı kesinlikle
muazzam, peki ya kurgu kısmı?
Bilim adamları, solucan deliğinin teoride varlığını kabul etse de kısa
sayılabilecek uzay serüvenimizde henüz gerçek bir solucan deliği ile karşılaşılmadı.
Yani içerisinden geçerken neler olacağını henüz bilmiyoruz. Aynı şekilde
karadeliğin içine girince ne olacağı da bilinmeyen bir muamma. Nolan
kardeşlerin yaratıcı zekaları işte bu kısımda devreye giriyor. Gerek
solucandeliğinden gerekse karadelikten geçince ne olacağını kendilerince tahmin
ediyorlar, belki bir teori geliştiriyorlar, belki de uyduruyorlar.
Cooper’ın uzaya gitmesiyle, filmdeki zaman algımız çatallaşmaya başlıyor. Çünkü
uzayda ve dünyada geçen süre aynı değil. Uzayda bir saat geçmesine karşın
dünyada yedı yıl gibi muazzam bir süre geçiyor. Cooper’ın uzay serüvenini
aşağıdaki çizimle açıklamaya çalıştım.
Cooper, Murph çocukken uzaya gidiyor ve kısa bir süre
içerisinde Miller’ın ve Dr. Mann’in gezegenine ulaşıyor. Murph ise çoktan
30lu-40lı yaşlarına ulaşmış durumda. Dr. Mann’in gezegeninden sonra Dr.
Brand’den ayrılıp Gargantua’nın içine giriyor ve bu girdiği kara delik kızının
odasına inşa edilmiş bir tesseract’ın içine çıkıyor. Aklımızda ilk soru burada
beliriyor aslında. Çünkü daha önce bu yeni galaksiye girmek için bir solucan
deliği kullanmışlardı. Solucan delikleri, kara deliğin bir çeşididir. İlk
solucan deliğinde, yolculuğun sonu başka bir galaksi olurken, Gargantua’nın
sonu nasıl insan yapımı bir tesseract olabilir?
Tesseract, zamanın ötesinde bir oluşum. Bunu anlamak, zamanın ötesinde düşünmek
bizim için çok zor. Tesseract’ta zaman fiziksel bir yapı, bir boyut. O yüzden
tesseractın içinde zaman kavramı yok. Geçmiş ve gelecek diye bir kavram yok.
İşte tam bu noktada aklımızda başka bir soru beliriyor. Tesseractta zaman
kavramı yoksa Cooper neden zamanla yarışır gibi hareket ediyordu? Bunun cevabı
aslında şu, tesseractta zaman kavramı olmaması, tesseractın son bulmayacağı
anlamına gelmiyor. Yani tesseract sonsuz değil, kapatılabilir yok edilebilir
bir alan. Cooper’ın zamanla yarışmasının sebebi de bu. Tesseract kapatılmadan
önce yapması gereken şeyleri yapmak istiyor.
Tesseract kapatıldıkta sonra ise Cooper Satürn yakınlarında bulunuyor. ???
Aklımızda soru işaretleri hızla beliriyor yine??? Tesseract kapatıldıktan sonra
neden Gargantua’ya girdiği yerde değil de Satürn yakınlarında, solucan deliğine
girdiği yerde bulunuyor? Satürn yakınlarında bulunduktan sonra Cooper Station’a
götürülüyor. A Planının hayata sokulduğu bir istasyon burası.
Nolan’ın bilinç altı küresel dünya imgesiyle yanıp tutuşuyor sanırım. Finaldeki
gökyüzüne doğru uzanan küresel şehir imajını Inception’da da karakterlerden
birisine rüyadayken yaptırtmıştı.
Her zaman şunu söylerim hiç bir zaman yeterince açık bir şekilde zaman üzerine
film çekemeyeceğiz, çünkü zamanın ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Bu söylem bu
film için de geçerli. Çünkü tesseract’ı her ne kadar anlamaya çalışsak da
zamanın fiziksel bir boyut olarak hiç bir zaman tam olarak anlayabileceğimize
inanmıyorum. Bu sadece bizim için değil kanaatimce Nolan içinde geçerli.
Nolan’ın “Filmi anlamaya çalışmanıza gerek yok, önemli olan baba ve kızın
arasındaki ilişki.” Demesi de aklında
kalan soruları bir kenara atma isteğinden kaynaklanıyor olabilir. Yine de
Nolan’a sormak istediğim yüzlerce soru var.
Örneğin;
Cooper kendisinin uzaya gitmesini istemiyorsa, (Bunu “Stay” mesajından çok
rahatlıkla anlayabiliyoruz.) neden koordinatları verdi?
Tesseract’in içerisine zaman olmamasına rağmen neden Cooper’ın her davranışı
geri alınamaz gibiydi? İstediği an yaşanan diğer bir ana geçip bir şeyleri
tekrar değiştirebilirdi? Hadi koordinatları verdi, neden daha sonra
değiştirmedi?
Karadeliğe girmeden önce hem uzayın hem dünyanın eş zamanlı
gösterildiği sahnelerin de doğru olduğunu düşünmüyorum. Film boyunca uzayda
geçen zamanın daha yavaş olduğu anlatıldı duruldu. Şimdi ise uzayda ve dünyada
geçen eşzamanlı sahneler izliyoruz. Uzayda o sahne gerçekleşene kadar Tom’un
ikinci çocuğu doğar da okula başlar.
Akılda kalan soruları dışarıda bırakırsak,. Intersteller 2014’ün son demlerinde
vizyona girmesine rağmen 2014’ün en iyi filmlerinden biri. Filmin uzayı konu alması, filmin Gravity ile
benzer yapımlar olduğunu düşündürebilir. Bu sizi yanıltmasın.Alfonso Cuaron’u
ne kadar seviyor olsam da Gravity, Interstellar’ın yanından bile geçemez.
Her ne kadar yazımın başında Christopher Nolan’ı çok sevmediğimi söylemiş olsam
da;
Memento, Imsomnia, The Prestige ve Inception DVD’sini almıştım. Interstellar’ın
DVD’sinin çıkmasını da sabırsızlıkla bekliyorum.
Taha Şahin