29 Ağustos 2014 Cuma

Fanus Dışı #2: Agora Film İncelemesi

Merhaba,
Alejandro Amenabar'ın 2009 yapımı "Agora" filmi, Genel Kamu Hukuku dersi kapsamında sınav sorumuzdu. Filmi din ve vicdan özgürlüğü, inanç ve ibadet özgürlüğü ve düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamında anayasal olarak incelememiz istendi.
Yapmış olduğum incelemeyi sizlerle de paylaşmak istiyorum.

         
            İnsanlık var olduğu ilk andan itibaren çeşitli nedenlerle birbirleri ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu nedenler kimi zaman toprak, ülke sınırları, para gibi somut kavramlar olurken, kimi zaman da inanç düşünce, din gibi soyut kavramlar olmuştur. Bu bağlamda 2009 yapımı “Agora” filmini; din ve vicdan özgürlüğü, inanç ve ibadet özgürlüğü, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamında anayasal bağlamda ele almaya çalışacağım.

            Vicdan ve inanç özgürlüğü, insanın tanrı ve dinler konusunda dilediği tercihi yapabilmesi; siyasal otoriteler ya da kamu makamlarınca, yasalar ya da herhangi başka bir araçla baskıya uğramaksızın bir dine inanma ya da inanmama özgürlüğüdür. İnanç alanı, din özgürlüğünün özünü oluşturur. İnanç özgürlüğü, hiçbir tanrısal ya da dinsel inanca sahip olmama, bundan ötürü kınanmama veya ayrıma tabi tutulmama güvencesini içine alır. Kimse bu konularda kanaatini açıklamaya zorlanamaz.
            Günümüz laik devletlerinde bile, azınlık dinlerini ihmal ederek çoğunluk dinini ayrıcalıklı hale getirme eğilimi vardır. İnanç ve vicdan özgürlüğünün belli bir düzenleme ve sınırlamaya tabi kılınmayıp sadece güvenceye alınması yeterlidir. Buna karşılık, ibadet özgürlüğünün hukuksal rejimi, sınırlama ve güvence ögeleriyle belirlenir. Vicdan ve inanç özgürlüğünün doğal uzantısı olan ibadet özgürlüğü, kamu düzeninin bozulması ve kötüye kullanılmasının önüne geçilmesi amacıyla düzenlenir.  Birey tek başına veya toplu olarak özel ya da kamusal yaşamda ibadet ve ayinlerle inancı doğrultusunda yaşam tarzını belirleme serbestliğine sahiptir. İbadet özgürlüğü, kendi inancı olsa bile kimsenin ibadete, ayine ve dinsel törene katılmaya zorlanamaz.


            İskenderiye’de geçen film Paganizm, Hristiyanlık ve Yahudilik çatışmalarını ele almaktadır. Filmin açılış epiloğunda, Hristiyanlık için “yasaklanmasına rağmen engellenemeyen” ifadesi kullanılmaktadır. Bu da İskenderiye’de siyasi veya kamu otoriteleri tarafından dinsel bir baskı olduğunun örneğidir. Filmin ilk sahnelerine Hristiyan birinin, Pagan birini ateşe atması yine din ve vicdan hürriyetine aykırı bir davranıştır. 


Hemen peşindeki kütüphane sahnesinde Theon karakterinin elindeki haç ile kölelerin dinlerini sorgulaması ve cezalandırması, din hürriyetinin özüne aykırıdır. Paganların, şehirdeki Hristiyanlara saldırması ve peşine Hristiyanların, Paganlara saldırması da yine inanç özgürlüğünü zedeler. Ayrıca Paganlar için kutsal sayılan ve ibadet yerleri olan kütüphanenin yıkılması, ibadet özgürlüğünü engelleyici bir davranıştır.
Kütüphanenin yıkım sahnesinde, kamera ters çekim yaparak yapmasının sebebi, yapılanın aykırılığını ön plana çıkartmak ve bu çok başarılı bir şekilde yapılmış

 Cyril’in kutsal kitaptan alıntı yaparak Hypatia’yı suçlaması üzerine, diz çökülmesini istemesi dinsel bir ayin olarak kabul edilebilir ve diz çökmediği için bundan kimseyi sorumlu tutamaz. Fakat filmde, Orestes diz çökmediği için tepki görmekte ve halk tarafından taşlanmaktadır.


 Vicdan, din ve inanç özgürlüğünün en büyük ihlali ise inanmadığı gerekçesiyle Hypatia’nın öldürülmesidir. Bir kişinin din ve inanç farklılığı yüzünden farklı bir muamele görmesi kabul edilmemesi gereken bir durumken, kişinin bu sebepten ötürü öldürülmesi düşünülemez bile.

            Düşünce özgürlüğü; ilk bakışta hukuk düzleminde kendini göstermez çünkü düşünce, kişinin içsel yaşamının en gizli alanından kaynaklanır. Hukuk ise amacı gereği sadece dışa vurulmuş kavramlarla ilgilenir. Aslında hukuk düşünce ve kanaat özgürlüğünü ilan etmeye gerek duymaz çünkü ne düzenlenebilir ne de sınırlandırılabilir.
            Düşünce özgürlüğü, insan için kişisel ve toplumsal yaşamın gerektirdiği bütün sorunlara vermek istediği yanıtları kendi kendine seçme ve hazırlama,gerçek addettiği fikir ve kanaatleri başkalarına iletme olanağıdır.
            Düşünce özgürlüğü, bir başka tanımla insanın serbestçe bilgilere ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları başkalarıyla birlikte serbestçe açıklayabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir.
            Hangi alan olursa olsun, bireyin kendi doğrusunu tercih etme özgürlüğü, ahlak ve din karşısında insan davranışını konu aldığı vicdan özgürlüğü adını alır. Kanaat özgürlüğünün din alanında dışa vurumu ibadet özgürlüğünün kullanılmasıdır.
            1982 Anayasası’na göre “Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”
            İHAS’a göre “Her şahıs düşünme, vicdan ve din hürriyetine sahiptir.”
            Filmde Paganların ve Hristiyanların birbirlerinin ibadet özgürlüklerini engellemesi, düşünce özgürlüğüne aykırıdır. Hristiyanların, Pagan kütüphanesini yıkıp tüm eserleri yok etmesi yine düşünce hürriyetine aykırıdır. 


Hypatia’nın bir dine inanmaması, bunu hayat felsefesine yansıtması ve insanlarla paylaşması, Cyril tarafından “cadılık” olarak adlandırılmakta ve bununla suçlanmaktadır. Bu da düşünce ve kanaat özgürlüğünün özüne aykırıdır. Yine Hypatia’nın bu sebeple öldürülmesi hakkın özüne aykırıdır ve kabul edilemez.
TAHA ŞAHİN 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder